"Bana ne" Demeyenlere

Avrupa Türk Toplumu Eğitim ve Kültür Sorunları

Proje başvurunuz alınmıştır. Proje yöneticisi tarafından onaylanması durumunda tarafınıza bir mesaj iletilecektir.
Proje başvurunuz daha önce yapılmış ve onay bekliyor.
Düzenleme talebiniz sistem yöneticisine iletildi. En kısa zamanda talebiniz karşılanacaktır.
Düzenleme talebiniz iletilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
Proje şu anda kurulum aşamasındadır.

Başta Almanya’ya olmak üzere Avrupa ülkelerine Türk göçünün 50. yılını idrak ettik ama, özellikle eğitim ve kültür sorunları bakımından gündemde değişen hiçbir şey olmadı.

Avrupa ortalamasının ifade ettiği eğitim ve refah düzeyine ulaştıkları takdirde, anayurtları için de müthiş bir diaspora kapasitesi olan 4 Milyonu aşkın bir topluluktan söz ediyoruz. Duyarlı ve muktedir insanları ve sorunun paydaşlarını, bu alan için uygulanabilir çözümler üretmek üzere sürekli bir iletişim ve çalışma birliğine davet ediyoruz.

On beş yıl kadar önce Time veya Newsweek dergilerinden birinin kapak konusu “Asyalılar Geliyor” idi. Derginin içindeki araştırma yazısında ise, özetle ABD de yerleşik nüfusun sadece %3’ünün uzak doğu kökenli insanlardan oluştuğu halde ABD’nin en gözde 10 üniversitesinde öğrencilerin yaklaşık %20’sini bu nüfusun teşkil ettiği belirtiliyordu.

Ancak araştırmanın ayrıntılarında vurgulanan husus şu idi: ABD’ye göç eden Asya kökenli kitlenin gelişlerindeki eğitim dereceleri zaten yüksekti ve gelişlerinin temel nedeni, çocuklarının daha iyi eğitim alabilmeleri idi.

Türk’ler ise Avrupa ülkelerine para kazanmak için geldiler. Onların Avrupa’ya gelmesini isteyenlerin nedeni de bu para kazanma arzusunun üzerinden yine para kazanmaktı.

Yani Türk’lerin Avrupa’ya gelişlerindeki temel dayanak “çalışma akti”dir. Sorun da bunun dışındaki sosyal, kültürel, psikolojik, politik etkenlerin her iki taraf için de işler iyi gittiği sürece “teferruat” olarak algılanmasından kaynaklanmıştır.

Bu anlayışın sonucunda Avrupa’da yerleşik Türkiye menseli toplum, gerek eğitim ve gerek onun türevi olan kültür ve refah düzeyi bakımından yasadıkları ülkelerin ortalaması altında olmaktan başka, diğer göçmen toplumların da ortalamasından daha düşük bir tablo oluşturmaktadır.

Avrupa’da yerleşik Türk toplumunun, göçün 50. yılı idrak edilirken anıldığı ve çağrışım yarattığı nitelik herhalde bu olmamalıydı. Bundan sonra, ilk 50 yılın deneyiminden yararlı çıkarımlar yapılarak, uygulanabilir çözüm önerileri üreterek ve bunları süratle uygulamaya koyarak gelecek yıllara daha sağlıklı adımlar atmak gerekiyor.

Bu tabloyu “ulaşılması arzulanan hedefler” olarak adlandırırsak hedeflerden biri toplumun, en az Avrupa ortalaması ölçüsünde eğitim düzeyine sahip olmasıdır. Eğitim tabii, ülkede yaşanan evrensel üst kültür öğelerini de kapsar.

Avrupa’da Türk toplumunun “gymnasium” ve onu takiben yüksek öğrenim görerek örneğin mühendis, hekim, işletmeci ya da hukukçu olması tabii mutlu olunması gereken bir başarıdır. Ama Avrupa, yüksek düzeyde mesleklerin icra edildiği dev bir işyerinden ibaret değildir.

Hayatında bir defa (kendi isteği ile) bir müzeye, tiyatroya, klasik müzik konserine gitmemiş, Dünyaca ünlü Avrupa‘li düşünürlerini, edebiyatçılarını özgün dilde okumamış insanlarımızı Avrupa eğitim ve kültür dünyasından paylarını almış sayamayız.

Avrupa Türk Toplumu’nun geleceği için belirlenmesi gereken ikinci hedef yine en az Avrupa ortalaması kadar gelir ve varlık sahibi olmalarıdır. Ancak tabii ki, yine Avrupa ortalaması kadar yaşam kalitesi ifade edecek miktar, tür ve yapıda bir tüketim anlayışına sahip olmaları kaydıyla.

Avrupa Türk toplumu için öngöreceğimiz üçüncü hedef, anayurt kültürlerinin yerleştikleri ülkede, uyumu zedelemeyecek unsurlarını korumaları, yaşatmaları, hatta geliştirmeleridir.

Avrupa’da yerleşik Türkiye menşeli göçmen toplum için hedeflenmesi gereken dördüncü nitelik, Türkiye ile Avrupa arasında karşılıklı yarara dayalı ilişkiler geliştirilmesinde aktif unsur oluşturmalarıdır.

Kısaca söylersek Türkiye ile Avrupa arasında ekonomik, kültürel, teknolojik ilişkiler bu toplum sayesinde bugünkünden çok daha olumlu ve verimli düzeylere yükselebilir. Bu yönde yapılacak çalışmaların Avrupa’da yerleşik olmakla, hatta yasadıkları ülkenin vatandaşlığına geçmiş olmakla da çelişen bir tarafı yoktur. Göçmen topluluklar, Dünya’nın her ülkesinde, o ülkenin yasal ve sosyal düzenine aykırı olmamak kaydıyla, anayurtlarının iyiliği ve yeni yurtları ile ilişkinin güçlü ve düzgün gitmesi için çaba sarf ederler ve bununla da kıvanç duyarlar.

Bu dört hedefin de ortak paydasının eğitim olduğunu hemen vurgulayalım.

Eğitimin bu alanda etkili olabilmesi için ise yine dört öğenin çok iyi konumlanması ve kurgulanması gerekecektir. Bunları motivasyon, bilgi, araç ve örgüt olarak sıralayabiliriz.

Çözüm sürecinin iyi yönetilmesi için de paydaşların sürekli iletişim ve etkileşim içinde çalışması gerekir. Bu paydaşlar ise; bir Alman kamu organları, iki Türkiye’nin ilgili kamu organları, üç amaca dönük somut çalışmalar yapan gönüllü kuruluşlar, dört sürekli ve uygulanabilir çözümler üretmek için birlikte çalışacak akademik kuruluşlar olarak sayılabilir.

İstekli ve muktedir çevremizle hemen başlayalım…

 

Proje Künyesi

Proje adı:
Avrupa Türk Toplumu Eğitim ve Kültür Sorunları
Oluşturulma tarihi:
06 Mart 2012
Proje yöneticisi:
Dr. O. Can Ünver
Proje sekreteri:
Gültekin Yaman
Katılımcılar:

İrtabata geçmek istediğiniz kişinin ismine tıklayarak sağ menüden "İleti gönder" linkini kullanabilirsiniz.

İyi ki varlar!

  • Sponsorlar
  • Sponsorlar
  • Sponsorlar
  • Sponsorlar
  • Sponsorlar
  • Sponsorlar
  • Sponsorlar
  • Sponsorlar
Telif Hakkı © 2015 Türkiye Toplum Hizmetleri Vakfı (TOVAK)            Her hakkı saklıdır. Kullanım Koşulları Gizlilik Politikası